Nanopartiküller (NP’ler), spesifik fizikokimyasal özelliklere sahip nanomalzemelerdir. Günümüzde kanser de dahil olmak üzere birçok insan hastalığının teşhis ve tedavisinde kullanılmaktadır. NP'ler; boyutları, şekilleri, yüzey alanları ve vücuttaki dağılımları gibi özellikleri sebebiyle hem in vitro hem de in vivo araştırmalarda avantaj sağlamaktadır. Terapötik ilaçlar, farmakokinetik ve farmakodinamik özelliklerini geliştirmek ve ilgili dokuya hedeflenen iletimi iyileştirmek için nanopartiküller içinde iletilir. Lipozomlar, polimerik nanopartiküller, dendrimerler, seramik nanopartiküller, karbon nanomalzemeler ve manyetik nanopartiküller dahil olmak üzere çeşitli nanopartikül türleri vardır. Sentezden sonra nanopartiküller yüzey yükü, partikül boyutu ve şekli, verimlilik, yükleme kapasitesi ve stabilite açısından değerlendirilir. Nanopartikül formülasyonlu ilaçlar, kanserin moleküler hedeflenmesi de dahil olmak üzere hastalıkların tedavisi için kişiselleştirilmiş tıpta büyük avantajlar sağlar.
Nanopartikül Türleri
İlaç taşıyıcı sistemlerde kullanılan bazı nanopartikül tipleri vardır. Kullanılan malzemelerin seçimi, gerekli nanopartiküllerin boyutu ve yüzey özellikleri (yük ve geçirgenlik), ilaç özellikleri (çözünürlük ve stabilite), biyolojik olarak parçalanabilirlik derecesi, biyouyumluluk, toksisite ve istenen ilaç salınım profilini içeren farklı faktörlere dayanmaktadır.
a)Lipozomlar: Doğal veya sentetik fosfolipitlerden oluşan lipid bazlı veziküllerdir. Antimikrobiyal ilaç dağıtım sistemleri olarak yaygın şekilde kullanılırlar.
b)Polimerik Nanopartiküller (PNP'ler):
Yapısal olarak kararlıdır ve çapları 10-100 nm arasında değişmektedir. PNP'ler poliakrilamid gibi sentetik polimerlerden veya albümin ve jelatin gibi doğal polimerlerden elde edilir. Biyouyumlu ve biyolojik olarak parçalanabilen polimerlerden oluşurlar ve kontrollü ilaç salınımı için kullanılırlar. Bu nano sistemler kararlı, toksik olmayan, immünojenik olmayan ve inflamatuar olmayan yapıdadır.
c)Dendrimerler: Monomerlerden üretilen oldukça dallanmış küresel makromoleküllerdir.
d) Seramik Nanopartiküller: Bu nanopartiküller istenilen boyut ve gözeneklilikte tasarlanabilen inorganik sistemlerdir. Biyouyumlu ve oldukça gözenekli bir yapıya sahiptirler.
e)Karbon Nanomalzemeler (Nanotüpler): Tek veya çok katmanlı grafitin yuvarlanmasıyla oluşan yapılardır. Yüzey alanı, biyouyumluluğu ve nanoparçacığın elektronik ve termal iletkenliğini geliştiren kimyasal modifikasyonlar içerir.
f)Manyetik Nanopartiküller: Spesifik özellikleri nedeniyle ilaç dağıtımı için oldukça umut verici taşıyıcılardır. İlaçlar manyetik nanopartiküllere kovalent bağlanma, elektrostatik etkileşimler, adsorpsiyon veya enkapsülasyon yoluyla bağlanabilir.
Nanopartikülleri karakterize etmek ve değerlendirmek için gerekli olan; partikül boyutu, yüzey morfolojisi, zeta potansiyeli, hapsetme etkinliği, yükleme kapasitesi ve nanopartiküllerin stabilitesi gibi özellikler vardır.
İlaç taşıyıcı sistemlerde nanopartiküllerin kullanılmasının ilk avantajı nanopartiküllerin hazırlanmasının oldukça kolay olmasıdır. Ayrıca, küçük partikül boyutları yüzey alanını, çözünme oranını, çözünürlüğü ve ilacın oral biyoyararlanımını artırır. Daha hızlı terapötik etki başlangıcı ile hem pasif hem de aktif ilaç hedeflemesi elde etmek için kolayca manipüle edilebilirler ve daha az miktarda doz gerekir. Nanopartiküller taşıma sırasında ilacın salınımını kontrol etme yeteneğine sahiptir, bu da ilacın terapötik etkinliğinde artışa ve yan etkilerde ve toksisitede azalmaya yol açar. Ayrıca, mikropartiküllere göre nispeten daha yüksek hücre içi alımına sahiptirler ve hedefleme ligandları yüzeylerine bağlanabildiği veya manyetik bir kılavuz kullanılabildiği için bölgeye özgü hedefleme ile karakterize edilir.
Kontrolsüz bir şekilde bölünen anormal hücrelerin gelişimi ile karakterize olan kanser, zorlu bir hastalıktır. Mevcut kemoterapötik ilaçlar sitotoksik haldedir. Çözünürlükleri zayıftır ve toksik çözücülerle formüle edilir. Farmakolojik bir yanıt sergileyen gerekli konsantrasyonlara ulaşmak için daha yüksek dozların kullanılması gerekir. Genel olarak, bu ilaçlar özgüllükten yoksundur ve kanserli olmayan dokularda önemli hasara neden olarak farklı yan etkilere yol açarlar. Nano taşıyıcıların geliştirilmesi, suda az çözünen kanser ilaçlarının katı veya sıvı formülasyonlarda hazırlanmasına ve doğrudan kanser hücrelerine salınımlarının kontrol edilmesine olanak sağlar. Nanopartiküller ilaç için kargo görevi görür, biyodağılımını, biyoyararlanımını ve tutulmasını artırır. Böylece sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanser tedavi edilir.
Kommentare